Cunda’nın girişinde yükselen gösterişli bir bina var: Despot Evi.
Cunda’ya daha önce çok gidip gelmiş arkadaşımdan öğreniyorum; meğer bu bina gayet yıkık dökük bir haldeymiş.
O da bu yenilenmiş halini görünce şaşırıyor, inanamıyor.
Meğer 1 yıl önce restorasyonu bitmiş ve otel olarak açılmış Despot Evi.
Binanın tarihi ise 1800’lü yıllara kadar uzanıyor.
Despot Evi’nin tam karşısındaki Tavuk Adası’nda, Grigorios Gudohiras adlı küçük bir çocuğun doğuşuyla başlıyor hikâye.
Cunda’dan Avrupa’ya açılarak büyük bir din adamı ve müteahhit olan Gudohiras (nam-ı diğer Despot) yıllar sonra doğduğu topraklara gelip bu evi inşa ediyor.
Tavuk Adası’ndaki Prodromos (Aya Yani) Manastırı’na bakarak gençlik günlerini anan Despot, 14 yıl boyunca bu gösterişli evde yaşadıktan sonra öldürülüyor.
Yapının mülkiyeti 1893’te Osmanlılar’a geçiyor ve bina hükümet konağı olarak kullanılmaya başlanıyor.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında Yunanlar tarafından yetimhane ve okul olarak kullanılan yapı, işgal sonrası dönemde de bu işlevini sürdürüyor.
Sonraki yıllarda ise kaderine terk ediliyor Despot Evi.
Ama metruk zamanları bile filmlere mekan oluyor.
1973’te “Hayat Bayram Olsa” filmine, 1988’de Erden Kıral’ın “Av Zamanı”na…
2015’te ise aslına sadık kalınarak restore edilmeye başlanıyor Despot Evi.
Sonunda gelinen nokta şahane: Mimar Işıl Gençoğlu’nun restore ettiği bina, tasarım dünyasının önde gelen ödüllerinden A’Design 2020’de Kültürel Miras ve Kültür Endüstrisi Tasarımı kategorisinde altın ödülün sahibi oluyor.
Şu an 28 odalı bir otel Despot Evi.
Hem hikayesi hem de binanın kendisi yabancı turistin ilgisini çekmeye aday.
Evet, Cunda sadece yerli turistin akın ettiği bir yer.
Ama doğru bir tanıtım yapılırsa ilerleyen yıllarda Despot Evi yabancıların kalmak isteyeceği bir yere dönüşebilir.