Our Gallery

Contact Info

logo

Yeni okulları nasıl inşa edeceğiz?

Ülkemizin 11 ilini vuran, konutlarla birlikte çok sayıda kamu binasını da yıkan depremlerin hemen ardından İstanbul Valiliği 93 devlet okulunun tamamen ya da kısmen boşaltılması kararını açıkladı. Okulların taşıdığı riskin önceden bilindiği ancak yeni depremlerle birlikte tahliye kararının apar topar alındığı görülüyor. Şimdi bu karara dahil olmayan yapıların ya da diğer illerdeki okulların durumu ile güvenli ve işlevsel okulların nasıl olması gerektiği tartışılıyor.

İstinye Üniversitesi Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Uğur Tanyeli’ye doğru bir okul binasının nasıl olması gerektiğini sorduk. Cevap birçok kriteri içeriyor. Prof. Dr. Tanyeli “Okulu sadece ders yapan bir kurum olarak düşünüyorsanız zaten okul tasarlayamazsınız” diyor. Okulun tasarımını, tercih ettiği eğitim yaklaşımı ve hedefleri belirler. Tanyeli’ye göre lise düzeyinde bir okulun kütüphanesinde ne kadar kitap olması gerektiği, bunların farklı alanlara göre hangi oranda dağılacağı üzerine yapılmış araştırmalar, belirlenmiş normlar var.

Bir anda çözülmez

“Okullar şehirdeki her bina gibi sağlam olmalı. Bunun üzerine konuşulmamalı bile. Her malzemeden sağlam bir bina yapabilirsiniz. İster çelik, isterse kerpiçten” diyen Tanyeli tahliye edilen 93 okulun durumunun şimdiye kadar bilinip bilinmediğini sorguluyor: “Dünyada depremselliği en yüksek yerlerden birinde yaşıyoruz. Sayısız uzman tarafından uyarıldık. İmar affı yapılmaması gerektiği yıllardır söyleniyor. Bu okulların bazıları önemli tarihi yapılardır. Vefa Lisesi, Pertevniyal… Bunlar problemliyse zaten biliniyor olması gerekirdi.”  Dekana göre her yapı için alınacak tedbirler de farklı. Bu yüzden sorunu bir anda ve topluca çözmek mümkün değil: “Ancak bunları on yıllar boyunca çözmeye niyet eder ve irade gösterirsek ilerleyebiliriz.”

Okullarda çatlak bile olmamalı

Aynı zamanda afet uzmanı olan inşaat mühendisi Dr. Kubilay Kaptan, konuya yapılardan beklentilerin farklı olacağını, tasarımın da buna bağlı olduğunu anlatarak başlıyor. Bazı binaların depremden hiç hasar görmeden bazılarının ise kabul edilebilir hasarla çıkabilecek şekilde tasarlandığını anlatıyor. Dr. Kaptan “Konutlar hasar alabilecek şekilde tasarlanır. Buradaki temel amaç hiç can kaybı olmamasıdır. Ancak öyle yapılar vardır ki en ufak hasar bile büyük sorunlara yol açabilir” diyor. Kaptan’a göre okullar da tıpkı köprüler ya da nükleer enerji santralleri gibi depremi çatlak dahi görülmeden atlatması gereken binalar. Zaten deprem yönetmeliğinde de eğitim yapılarının önem faktörü yüksek. Çünkü okullar olası bir deprem sonrası ilk kullanılacak yerler.

“Afet sonrası malzemeler orada saklanır. Okullar insanların geçici olarak barınacakları yerlerdir. Daha da önemlisi afetlerden sonra ilk önce açılması gereken ve hemen işlevsel hale gelen yerler de okullardır. Bu sadece eğitime ara verilmemesini değil aynı zamanda bölgedeki insanların, çocukların şoku çabuk atlatabilmelerini sağlar” diyen Dr. Kaptan, tüm bunların yönetmelikte de net ve açıkça belirtildiğini ancak uygulamanın bunu yansıtmadığını şöyle anlatıyor: “Tasarım sırasında göz önüne alınsa bile yapım aşamasında okul binasına bir konut gibi bakılıyor. Hasarlı bina kabul edilebilirmiş gibi davranılıyor. Oysa anaokullarını, ilkokulları düşünün. Buradaki çocuklarımızın boylarını, yaşlarını düşünün. Başlarına düşecek herhangi bir şey onları bir yetişkinden çok daha fazla etkiler.”

Çocukların mutlu olacağı sağlam binalar

Mimar Işıl Gençoğlu okul tasarımında dikkat edilecek noktaların seçilen araziyle başlaması gerektiği görüşünde. “Gönül ister ki okullar zeminleri en sağlam yerlerde olsun ama maalesef hep böyle olmuyor” diye Gençoğlu, özellikle özel okulların yer seçiminde okulu yaptıran kişinin elindeki arazinin kullanıldığına dikkat çekiyor. Ancak kötü zemin, üzerine sağlam bir bina yapılamayacağı anlamına gelmiyor. Sağlamlığın yanı sıra arazinin büyüklüğünün de tüm sosyal alanları kapsayabilmesi gerekli. Gençoğlu alanın en az 10 bin metrekare olması gerektiğini söylüyor:

“Arazi büyükse yatay bir mimari de mümkün. Mimarı olarak dersliklerin ve sirkülasyon alanlarının yeterli olması gerek. Havalandırma ve aydınlatmanın düzeyi çok önemli. Herhangi bir afet anı için kaçış yollarının çok iyi dizayn edilmiş olması gerek. Okullarda galeri boşlukları çok tercih edilmemeli çünkü çocuklar buralardan düşebilir ya da bir felaket anında kendilerini atabilir.” İç mekan tasarımından renklerden ışığın doğru kullanımına birçok detay var. Merdiven genişlikleri ve yükseklikleri, asansörlerin genişliği önemli. Okullarda sedye asansörü bulunması gerekiyor. Tüm bunlarla beraber öğrencilerin mutlu olacakları mekanlar tasarlanmalı.

Vefa Lisesi’nin B bloğunda ders verilemeyecek (Fotoğraf: Barış Acarlı)

Olmazsa olmaz özellikler

Çok sayıda okul tasarımında imzası bulunan mimar Işıl Gençoğlu tasarımda dikkat edilecek bazı unsurları şöyle sıralıyor:

 Yeterli büyüklükte ve doğru yerdeki arazi.
 Sağlam ve afet sonrası kullanılabilecek yapı.
 Giriş hollerin öğrencilerin kolayca çıkabilecekleri şekilde tasarlanması.
 Arka veya yan bahçeye kontrollü tali çıkış kapısı.
 Dersliklerin, sirkülasyon alanlarının, kantin ve yemekhanelerin ulaşımı kolay, fiziksel alan, havalandırma ve aydınlatma açısından yeterli olması.
 Merdiven eve asansörlere ulaşım kolaylığı.
– Laboratuvarlardaki materyallerin uygun şekilde muhafaza edilmesi.
 Ağır ve hareketli mobilyaların duvarlara sabitlenmesi.

“Sekiz yıldır riskli olduğunu biliyorduk”

Riskli okullardan bazılarındaki durumu görmek için önce Fatih ilçesine gidiyoruz. Sultan Abdülaziz´in annesi Pertevniyal Sultan’ın eşi İkinci Sultan Mahmut adına 1872 yılında yaptırdığı, bugünkü adıyla Pertevniyal Lisesi de listede. Öğrenciler başka bir okula nakledilmiş.

Yakındaki bir başka tarihi okulda, Vefa Lisesi’nde bir yetkili ismini vermeden konuşmayı kabul ediyor. Burada beş bina var ama bir tanesi yıkılacak, o da sonradan yapılan ek bina. Diğerleri zaten geçmişte yaşanan depremlerden sonra sağlamlaştırılmış. Okuldaki derslerin çoğu yıkılacak olan bölüm B blokta.
Binanın yıkılacağının uzun zamandır konuşulduğunu öğreniyoruz. Geçen yaz karot testi yapılmış. “Biz yıkılacağını biliyorduk” diyen yetkili yıkım raporunun kendilerine 17 Şubat’ta, diğer 92 okulla aynı anda geçtiğini söylüyor. Geçen hafta sonu okulun öğrencilerinin ebeveynleri sıraları hep birlikte diğer binalara taşımış. Öğretmenler de hafta sonu geç saatlere kadar çalışıp öğrencileri sabahçı-akşamcı şeklinde ayırarak yeni bir program oluşturmuşlar. Pazartesi gününden itibaren bu ikili öğretim programı uygulanıyor.

“Hazırlıklıydık”

Ardından Kasımpaşa, Şişli ve Beşiktaş’ta farklı okulları ziyaret ediyoruz. Yetkililerin çoğu konuşmak istemiyor. Son durağımız Levent’teki Lütfi Banat. Burada anaokul, ilkokul ve ortaokul eğitimi veriliyor. Konuştuğumuz okul aile birliği başkanı Melek Koç’un iki kızı da bu okulda okuyor. “Ben sekiz yıl önce geldiğimde bana zaten böyle bir yıkımın planlandığını söylemişlerdi, hazırlıklıydık böyle bir şeye” diyor. Okulun 99 depreminden sonra yapıldığını ve yıkılmayacağını, sadece güçlendirileceğini anlatıyor. Çocukların güvenliği için verilen kararı destekliyor. Koç, “Bizi başka bir okula yönlendirdiler, orada da rahatız, bir sıkıntımız yok” diyor.

Özel okullardan rapor isteyebilirsiniz

Valiliğe göre 93 devlet okulu hasarlı. Peki özel okullar sağlam mı? Deprem sonrasında birçok ailenin gündeminde olan bu soruyu Özel Okullar Derneği Başkanı Zafer Öztürk’e yönelttik:
“Milli Eğitim Bakanlığının paylaştığı liste daha çok evvelden belirlenmiş bir liste. Hem devlet okullarının hem de özel okulların raporları Milli Eğitim Bakanlığı’nda var. Özel okullar kurulurken bakanlıktan ruhsat alır. Bunun için itfaiye raporu, deprem teknik raporu, zemin etütleri gibi belgeler istenir.”

Her depremden sonra kontrol gerekli

“1999 depreminden önce Türkiye’de özel okulların oranı yüzde 2.8 civarındaydı. Bu oran bugün yüzde 9-10’lara geldi. O tarihten sonra açılan okulların nasıl olması gerektiğini anlatan standartlar yönergesi var. Ben velilerimizin kaygılarını çok iyi anlıyorum. Endişe duyan veliler mutlaka okul yönetimiyle görüşmeliler. Okul yönetimleri de bu raporları onlara sunmak zorunda.”

“Bu tür depremlerden sonra bakanlık bizden sağlamlık raporlarımızı tekrar almamızı ister. Bu sebeple birçok okulumuz 2019-2020 yıllarında yaşanan depremler sonrasında tekrar kapsamlı teknik raporlar aldı. Okullarımıza en son gönderilen yazıda Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) veya üniversitelerden deprem raporu talep edildi. Ellerindeki rapor süreçlerini TÜRKAK’la yürütmek için hemen harekete geçen okullar oldu ama ilgili arkadaşlar deprem bölgesinde oldukları için 90 gün öncesinde gün almak mümkün değil. Okulların iyi niyetli olduğunu söyleyebilirim çünkü bu sorumluluğu kimse kaldıramaz.”